İlahiyat Haber

Cahit Zarifoğlu Sempozyumu Detayları

 

Herkesin gönlünde kendini tamamlamaya yardımcı mekân algısı vardır. Benim kendimi tamamlama sürecinde (ki bu süreç hiç bitmez) İstanbul’un yeri bambaşka. İstanbul’u bütünüyle seviyorum, eskisiyle seviyorum, yenisiyle seviyorum. Her bir anını, her bir semtini seviyorum. Biraz da gurbet denilen ayrılık ateşinin hasretiyle hislerim İstanbul’a karşı aşırı yüklü.

Bir vesile ile -daha çok bahane unsuruyla- yaşadığım şehri terk ettiğimde her zaman yönüm İstanbul olur. Bu seferki terk de Fatih Andı Hoca ve Musa Duman Hoca ile görüşmek bahanesiyle gerçekleşti. Önce şehrin yağmuru karşıladı. Bereket saydım, hemen ardından gezebilmem için güneş kendini gösterdi.

Cahit Zarifoğlu sempozyumu ne zaman?

Üniversitenin koridorlarından Fatih Andı Hoca’nın mekânına vasıl olurken eski günler gözlerimin önünden bir bir geçti. Selamlaştık, hoca ile derin ve bir o kadar da bereketli bir sohbete koyulduk. Hoca Enis Batur’un Argos dergisi üzerine çalışmamdan dem açtı. Garip bir durumdu Argos çalışmak. Kütüphanecilerle az kavga etmedim. Ama bereketli bir çalışma ortaya çıktı. Mustafa Kutlu Sempozyumu’ndan zihin ile pratiğin buluşmasına pek çok konuya kapı araladık.

Fatih Hoca Cahit Zarifoğlu Sempozyumu planladıklarını söyledi. Sevindim. Kasım ayından itibaren üniversitede hem ulusal hem de uluslararası pek çok sempozyum planladıklarını söyledi. Huzurdan ayrıldım.

Ayaklarım beni Cağaloğlu’na götürdü.

Fatih Hoca, hikâyelerinde ayetlere atıflar yaptığından bahsetmiş

Kendimi Dergah Yayınları’nda buldum. Mustafa Kutlu’nun huzurundayım. Odada misafirler. İsmail Hoca henüz teşrif etmemiş. Mustafa Kutlu 15 Haziran’da Yenikapı Mevlevihanesi’nde sempozyumla ilgili kitabının tanıtımı olacağını ama kendisinin katılamayacağını söyledi. Hatta sempozyuma bile gitmek nasip olmamış. “Gidemedim” dedi. Kendisiyle ilgili yazılarda farklı bir bakış açısı içeren yazıları okuduğunu ve beğendiğini söyledi. Bu konuda Fatih Andı’nın sempozyumdaki sunumunu beğendiğini söyledi.

Fatih Hoca, Kutlu’nun, hikâyelerinde ayetlere atıflar yaptığından bahsetmiş tebliğinde. Diyor ki Kutlu, “ben yazarken bu sözüm şu ayete tesadüf etsin diye düşünmedim. Ama Kur’an ve İslam şuuraltına yerleştiği için böyle oluyor.” “Kambur Hafız ve Minare” adlı hikâyesi üniversitede postmodern öykü örneği olarak okutuluyormuş. “Ben bu saikle yazmadım ama benim öyküm için postmodern öykü diyorlar” dedi.

Mustafa Kutlu, “Aletler kendiğinden oluşmaz. Bir ideolojiden yola çıkarak oluşur. Buhar makinesi öncesi her şey insan ölçekliydi. Şimdi ise hiçbir şey insan ölçekli değil” dedi sonra. Anadolu Yakası kitabının kapağı bize bakıyor. (Sonradan İsmail Kara’dan öğrendiğimize göre kapak konusunda henüz bir netlik yok. Her an değişebilirmiş.)

Seneye Sıradışı bir Ödül Töreni

Seneye -Allah ömür verirse ki Rabbim uzun etsin- Sıradışı bir Ödül Töreni adlı yeni bir kitap yazacağını söyledi Kutlu. Bu öyküyü kendisine ilham ettirenin, evlatların ve malların insan için bir emanet olduğunu hatırlatan ayet olduğunu söyledi. “Sormadıkları ya da sormayacakları şeylerle insan meşgul olmamalı” dedi Kutlu.

Marmara Kırathanesi ve ekâbirinden söz açılmıştı ki huzura İsmail Kara teşrif etti. Mustafa Kutlu ile hoca kendi usullerince selamlaştılar. Ve Mustafa Kutlu sessizce ayrıldı mekândan.

İsmail Kara’nın Osman Turan Hoca’nın kitabına düştüğü not

Hoca teşrif ettiğinde misafirler henüz ayrılmamıştı. Misafirlerden biri Hoca’ya sorular sordu. Soruları sabırla ve içtenlikle cevapladı. Tam da sohbetin ortasına Osman Turan Hoca kitabî olarak dâhil oldu. Selçuklular Tarihikitabının oluşma hikâyesinden bahsetti. Hep beraber kitabının tarihî nüshasıyla musafaha ettik. Osman Turan Hoca’nın hem nizami Osmanlıca hem de yeni harflerle yazılmış metinleri ile mülaki olduk. İsmail Kara’nın nüshaya notu gözümüze ilişti:

“Bu nüsha merhum Osman Turan Bey’in Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti adlı kitabının Dergah Yayınları tarafından yapılan baskısının orijinal halidir. Hocanın yaptığı Osmanlıca ve yeni harfli ekler yayınevi tarafından daktilo ettirilmiş, Hoca tarafından okunmuştur. Yeni notlara göre de düzenlemeyi yayınevi yapmıştır. Bu bakımdan tarihî bir nüshadır.”

Huzurdan izinle ve yanımda Rize Defteri-I ile ayrıldım. Aklımda Kutuz Hoca’nın öğrencilerle bir fotoğrafı kaldı.

Üsküdar’da akşam namazı…

Üsküdar’ın sırlı misafirlerden hanende-sazende Yahya Soyyiğit Ağabey’in amcası Ahmet SoyyiğitEfendi’nin arkasında akşam namazına durdum. İlk sure Vel-Asr oldu.

Vel asr.

ASR’a yemin olsun ki,

İnnel insane lefiy husr.

İnsan gerçekten hüsrandadır.

İllelleziyne amenu ve amilus salihati, ve tevasav Bilhakk ve tevasav Bis-sabr.

Ancak iman eden, ameli saliha işleyen, HAKkı ve sabrı tavsiye eden müstesna!…

 

Zeki Dursun

Dünyabizim

 

İlgili Makaleler